Okul Turlarımız

Fener Balat Ayvansaray semtleri bugün İstanbul’u gezip keşfetmek isteyen gezginlerin gezilecek yerler listesinde en başta yer almaktadır. Bölge, özellikle son yıllarda fotoğrafçıların akınına uğramaktadır. Şehrimizin zengin kültürel mirasının izlerini taşıdıkları için önemli, Fener Balat Ayvansaray semtleri herkesin kesinlikle keşfetmesi gereken yerlerdir.

Fener Gezilecek Yerler

Fener meydan ve cafeler bölgesi

Sahile yakın bir konumda Yıldırım caddesi ve Vodina caddesi arasında kalan bölge, Fener’in en canlı bölgesi. Aynı zamanda Fener Balat gezilecek yerler arasında da ilk sıralarda yer alıyor.Sağlı sollu sıralanmış otantik ve renkli cafe ve restoranlar, Fener’i keşfetmek üzere gelmiş ve bol bol çekilen fotoğraflar sonrasında mola veren ziyaretçilerini ağırlıyor.  Devamındaki Camcı Çeşmesi yokuşunu çıktığınızda ise ünlü renkli kapılarını görebilirsiniz. Fener Rum Patrikhanesi ve Aya Yorgi Patrikhane Kilisesi (St.George), Haliç kıyısında Fener semtinde bulunuyor ve aynı avluyu paylaşıyorlar. Aya Yorgi Kilisesinde çok değerli objeler bulunmakta olup 5’inci yüzyıldan kalma taht bunlardan en göze çarpanı konumunda.

Fener Rum Erkek Lisesi ve Ortaokulu (Kırmızı Kale – Kırmızı Mektep)

Fener’e uzaktan baktığınızda kırmızı silüeti ve ihtişamlı mimarisiyle ilk göze çarpan yer olan, hatta çoğu kimsenin bu bir kilise olmalı dediği yapı, aslında Fener Rum Erkek Lisesi ve Ortaokulu. Kırmızı Kale veya Kırmızı Mektep olarak da adlandırılıyor.

 

Uzunca bir yokuşu aşarak ulaşılan, kapısına geldiğinizde bile başınızı iyice yukarı kaldırmanıza neden olan yüksek yapısı ile Fener Rum Erkek Lisesi ve Ortaokulu, aynı zamanda ziyaretçilerin gözde fotoğraf mekanlarından birisi konumunda.

Bina, 1881 yılında Fransa’dan getirtilen yapı malzemeleri ve kırmızı tuğlalar ile yapılmış. Aslında binanın ihtişamı, zamanında bu bölgenin ne denli zengin ve önemli olduğunu ispatlıyor.

Fener Antik Mezat

Antika dükkanları ile ünlü bölgede bir de antika açık artırma mekanı olmaması düşünülemez.

Vodina caddesi üzerinde bulunan Fener Antik Mezat, öğleden sonra saat 3’ten sonra başlayan ve akşam saat 8’e kadar devam eden açık artırmalarıyla ziyaretçilerin oldukça ilgisini çeken bir yer. Burada çok çeşitli ve uygun fiyata antikalar bulabilir, sevdiklerinize hediye edebilirsiniz.

Bulgar Ortodoks Kilisesi (Demir Kilise, Aya İstefanos)

Fener semtine yakın bir konumda Haliç sahilinde sahilde yer alan ve aynı zamanda Demir Kilise olarak da bilinen Bulgar Kilisesi (Aya İstefanos/Sveti Stefan), altın sarısı işlemeleri ve mimari görünümü ile oldukça ilgi çekmekte. Yapısında kullanılan demir kalıplar 1871 yılında gemilerle Viyana’dan getirilmiş. 

Moğolların Meryem Ana Kilisesi (Kanlı Kilise)

Balat’ta bulunan Kanlı Kilise, 13’üncü yüzyıl sonlarında kutsanmış bir kilise olup aynı zamanda Moğolların Azize Mariası (Azize Meryem) olarak da bilinmekte. Kilise’nin en önemli özelliği, Osmanlı İmparatorluğu döneminde camiye dönüştürülmemiş ve Rum Ortodoks cemaatinin ibadetine bırakılmış olması.

Balat Gezilecek Yerler

Balat Çıfıt çarşısı, vintage ve antikacılar

Balat’ın merkezine, Sinagog’un olduğu küçük meydana doğru gittiğinizde, Leblebiciler caddesinde Balat’ın etkileyici ve otantik Çıfıt çarşısına varırsınız. Çıfıt adı Osmanlı döneminde Yahudilere verilen isim.

Balat Oyuncak Müzesi

Balat’da 1000m² alanda hizmet veren Balat Oyuncak Müzesi, özellikle çocuklu aileler için çok güzel zaman geçirebilecek harika bir oyuncak müzesi. Geçmişten bugüne ve geleceğe bir yolculuk yapmanızı sağlayacak 15 kategoriden oluşan 17.000 parça oyuncağın sergilendiği müzede, dünyanın çeşitli yerlerinden toplanmış harika oyuncak koleksiyonlarının yanı sıra her yaş grubuna uygun özel üretilmiş oyuncaklar ve atölyelerin de keyfini çıkarabilirsiniz. Burada kesinlikle kendinizden bir parça bulacaksınız.

Merdivenli Yokuş ve Tarihi Balat Evleri

Merdivenli yokuş olarak bilen Çorbacı Çeşmesi yokuşu ve sağlı sollu tarihi Balat Evleri, yerli ve yabancı ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği ve bol bol fotoğraf çektirdiği bir yer.

Balat’a uğradığınızda, UNESCO Kültür Mirası projesi kapsamında restore edilmiş bu bölgeyi mutlaka gezip görmenizi tavsiye ederiz. 

Ferruh Kethüda Camii: Mimar Sinan tarafından 1562 yılında yapılan Ferruh Kethüda Camii, Sinan’ın diğer ihtişamlı ve büyük eserlerine nazaran oldukça küçük bir cami konumunda. Caminin mihrabının, yakındaki ünlü Tekfur Sarayı’ndan getirilen çiniler ile dekore edilmiş olması ilginç bir ayrıntı. Bununla birlikte caminin diğer bir ilginç özelliği de, arka bahçesinde bir güneş saati bulunması.

Ahrida Sinagogu: Balat semtinde bulunan Ahrida Sinagogu Barok tarzı yapısı ile İstanbul’un en eski sinagogu olup adını Makedonya Ohri kasabasından almış. Bizans döneminde kurulan sinagog halen faal olarak ibadete açık. Sinagogun en dikkat çeken be görmeye değer kısmı, iç mekanda bulunan ve üzeri muhteşem goblenler ile kaplı olan Kutsal Sandık.

Surp Hreşdagabet Ermeni Kilisesi

Tarihi 16’ncı yüzyıla dayanan Hreşdagabet Ermeni Kilisesi, 18’inci yüzyılda kutsal olduğuna inanılan bir su kaynağı üzerine yeniden yapılmış. Hreşdagabet, Ermenice “baş melek” anlamına gelmekte. Kilisede Aziz gününde yapılan ayine katılan hastaların iyileşmesi inancından dolayı kiliseye aynı zamanda Mucize Kilise deniliyor.

Hazreti Cabir Camii

Çember Sokağı’nda bulunan ve tuğlalı şirin yapısı ile dikkati çeken Hazreti Cabir Camii, 9’uncu yüzyıldan kalma, ilk adı Aya Thekla olan eski bir kilise. Sonrasında 1490 yılında Atik Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiş. Daha sonra ise 604-697 yılları arasında yaşadığına inanılan Hazreti Cabir’in adını almış.

Galata Kulesi

İstanbul’un en önemli simgelerinden birisi olan Galata Kulesi, günümüzden neredeyse yedi yüz yıl önce bir gözetleme kulesi olarak inşa edilmiş. 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenen Galata Kulesi, 2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafında restore edildi. Bu restorasyon sonrası Galata Kulesi Müzesi olarak da bilinen ikonik yapı, Romanesk mimari tarzını yansıtıyor. Haftanın her günü 08:30 – 23:00 saatleri arasında ziyaret edebileceğiniz Galata Kulesi’nde Müze Kart geçerli. 

Kız Kulesi, İstanbul Boğazının Marmara Denizine yakın kısmında Salacak açıklarında bulunan küçük adacık üzerine yapılmış bir yapıdır. Üsküdar’ın simgesi olan kule Üsküdar da Bizans’tan kalan tek eserdir. Tarihte zaman zaman gözetleme kulesi, deniz feneri gibi amaçlarla kullanılmış ve yıllardır İstanbul’un sembollerinden biri olmuştur. Bugün görülen kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır. Geçen yüzyıldaki görüntüsü korunmuş zamanımızda da turizme tahsis edilerek lokanta ve seyir balkonu olarak hizmet görmektedir. Kız kulesi kara sevdayı, gizemli hikayeleri anımsatan yapısı ile alımlı sevdalı ve denizin ortasında yalnızlığı ifade eder. Yüzyıllardır Kız Kulesi hakkında birçok hikâye anlatılmış adeta bir efsane olmuştur.

Kuleyle ilgili anlatılan efsanelerden en bilineni; kral ve kızının hikayesidir. Bir falcı tarafından kızının yılan sokması nedeniyle öleceği hakkında uyarılan kral, kızını koruyabilmek adına Salacak açıklarındaki kayalıklar üzerine kız kulesini inşa ettirir ve kızını bu kuleye yerleştirir.
Kral kızına belli vakitlerde sepet içerisinde çeşitli yiyecekler gönderir ve bir gün meyve sepetinin içine gizlenen yılan kralın kızını zehirleyerek ölmesine neden olur.

Boğaz Turu : Filmlere ve dizilere konu olmuş, İstanbul’un tanınmış yerlerini, simgelerin etkileyici manzaralarını görmek için düzenlenen Boğaz Turu herkesin deneyimlemesi gereken bir aktivite olduğunu düşünüyoruz. Boğaz turu hizmeti birçok farklı işletme tarafından sunuluyor ve genellikle farklı rota seçenekleri sunuyor. Boğaz Turlarında, yerli ve yabancı köprüler, saraylar ve köşkler ve kıyı semtleri tanıtılıyor. Bazı teknelerde canlı müzik, yemek servisi veya içecek sunumları da yapılabiliyor. Boğaz Turu, İstanbul’un simgesel güzelliklerini keşfetmek ve eşsiz manzaraların tadını çıkarmak isteyen ziyaretçiler için mükemmel bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul’da sevdikleriniz ile birlikte güzel bir gün geçirmek için Boğaz Turu iyi bir seçenek olabilir.

TOPKAPI SARAYI

Osmanlı padişahlarının 400 yıl boyunca ikamet ettiği ve devletin yönetiminin ilk elden gerçekleştirildiği bu özel mekanın kapıları; Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılındaki emrinden bu yana müze olarak halkın ziyaretine açık. Topkapı Müzesi bu sayede aynı zamanda “Cumhuriyet tarihinin ilk müzesi” olma özelliğini de taşıyor.

Topkapı Sarayı Tarihi ve Mimarisi

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1460 ile 1478 yılları arasında inşa ettirilen Topkapı Sarayı; tarihi kaynaklarda Saray-ı Cedid (Yeni Saray) olarak da geçiyor.

İstanbul’un fethinden sonra şehre 1460 yılında kazandırılan ilk mimari eserlerden olan bu saray; Osmanlı döneminde 700 bin metrekare alana kadar yayılmasıyla da tarihi önem taşıyor ve dünyanın da en büyük saray müzelerinden biri.

Tarihi yapıda sade ve mütevazı bir çizgi ön planda tutulsa da; Mimar Sinan’ın dokunuşları, çini işlemeleri ve konum yeterince ilgi çekici. Yapının mimarisinde Edirne Sarayı’nı andıran çağrışımlar var.

Sarayın iç bölümlerinde havuzlar, fıskiyeler, sebiller ve kurnalar var. Taşla kaplı yürüyüş yolları, sarnıçlar ve kurşun kubbeli hizmet binaları dikkate değer.

Topkapı Sarayı’nın Önemi

Fatih Sultan Mehmet’in bir ikametgah yeri olarak tasarladığı Topkapı Sarayı, Osmanlı’nın idare, sanat ve eğitim merkezi niteliğinde.

İstanbul fethinden sonra 31. padişah olan Sultan Abdülmecid’e kadar da Osmanlı sultanları aileleri ile birlikte burada yaşamaya devam ediyor.

  1. yüzyıl ile birlikte Osmanlı hanedanı Dolmabahçe Sarayı’na taşınırken; Topkapı’nın önemini yitirdiği söylenemez.

Müzede bulunan saray koleksiyonu bugün bile dünyada eşi benzeri olmayan nitelikte. Hazine ve Kutsal Emanetler gibi özel bölümler de Topkapı’ya ayrı bir önem katıyor. Bugün sarayın 300 bin civarında arşiv belgesi mevcut.

 

Topkapı Sarayı’nın Bölümleri

Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı gibi tek seferde inşa edilen bir yapı değil. Saray bölümlerinin yıllar içinde ilavelerle genişlediği biliniyor.

Topkapı Sarayı’na giriş yapanları karşılayan Hasbahçe, sarayın en akılda kalıcı bölümlerinden de birini oluşturuyor. Sarayın üç ana kapısı Bab-ı Hümayun, Babüsselam ve Babüssaade olarak adlandırılıyor.

Dört avlusu ve haremi olan saray; avluların arasına devlet dairelerini yerleştiren bir plana sahip. Sarayda yaşayan görevlilere ayrılan bölümlerin de olduğu sarayda, bir dönem 4 bin kişinin yaşadığı yönünde rivayetler var. Sarayın yalnızca Harem bölümü bile 400 farklı kapıya ayrılıyor.

Sarayın ilk avlusu Alay Meydanı olarak anılırken; Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane, Hasırcılar Ocağı, Odun Ambarı gibi yapıları içeriyor. İkinci avlu, Divan Meydanı ya da Adalet Meydanı olarak anılıyor. Burada Adalet Kulesi, Harem Dairesi girişi, Has Ahırlar ve Zülüflü Baltacılar Koğuşu görülebilir.

Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusu olan Enderun Avlusu’nda Has Oda, Arz Odası, Enderun Hazinesi ve Saray Okulu var.

Son avlu ise padişaha ait köşkleri ve asma bahçeleri içeriyor. Mecidiye Köşkü, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü ve İftariye Kameriyesi bu kapsamda görülmek üzere not alınabilir.

Topkapı Sarayı Koleksiyonu

1985 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Topkapı Sarayı; seramikten cama, gümüşten minyatüre, el yazmalarından saatlere kadar çok geniş bir koleksiyona sahip.

İmparatorluk Hazinesi, Avrupa Porselenleri ve Camları, Çin ve Japon Porselenleri, Hırka-i Saadet Dairesi, Kutsal Emanetler, Padişah Elbiseleri, Bakır ve Tombak Mutfak Eşyaları, Resim Koleksiyonu, Silah Koleksiyonu ve Padişah Portreleri; müze koleksiyonuna ait bölümlerden bazıları olarak sıralanabilir.

 

AYASOFYA CAMİİ

Sultanahmet Cami’nin hemen karşısındaki Ayasofya Cami, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532 – 537 yılları arasında Tarihi Yarımada’nın eski şehir merkezine inşa ettirilmiş. İstanbul fethedilince camiye dönüştürülen tarihi eser, günümüzde de cami olarak kullanılıyor.

Kelime olarak Kutsal Bilgelik anlamına gelen Ayasofya, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Eskiden bazilika, katedral ve müze olarak kullanılmış olan Ayasofya hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız bizlere katılın.

YEREBATAN SARNICI

 Bizans İmparatoru Justinyen tarafından 542 yılında yaptırılmıştır. Suyun içerisinden yükselen sütunların ihtişamı görüntüleri büyülemektedir. 9800 metrekare üzerine kurulu olan sarnıç pek çok ulusal etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.  Çok farklı bir atmosphere sahip olan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’da gezilecek yerler arasında üst sıralarda bulunuyor.  526 ve 527 yıllarında şehrin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış olan su sarnıcı, günümüzde yerli ve yabancı çok sayıda kişi tarafından ziyaret ediliyor. Müze Kart’ın geçerli olmadığı Yerebatan Sarnıcı Müzesi’ni haftanın her günü ziyaret edebilirsiniz. 

SULTAN AHMET CAMİİ

Ülkemizin altı minareli ilk camisi olma özelliğini taşıyan Sultanahmet, içerisindeki mavi çiniler sebebiyle Avrupalılar tarafından “Mavi Cami” (Blue Mosque) olarak biliniyor. 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olan Sultanahmet Cami, içerisindeki külliyesi ile birlikte İstanbul’un en büyük tarihi eserlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Sultanahmet Cami, 1609 – 1617 yılları arasında Osmanlı Padişahı I. Ahmet tarafından, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’ya yaptırılıyor. Bu tarihi yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate değer en önemli yanlarından birisi, caminin yirmi binden fazla İznik çinisi ile bezenmiş olması. 

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Ülkemizin müze olarak inşa edilen en eski binasında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzeleri sizler için bir cennet. Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi’nden oluşan kompleks, sizleri İstanbul’da müze gezmeye doyuracak.

Ana bina olan Arkeoloji Müzesi, bünyesinde o kadar çok eser barındırıyor ki, Eski Şark Eserleri Müzesi’nde ise Anadolu ve Mezopotamya bölgelerinin Yunanlılar öncesi, Mısır ve Arap Yarımadası’nın İslam öncesi çağlarına ait eserleri bulunuyor. Müze kompleksi içerisindeki en eski yapı olan Çinili Köşk’te, güzelliklerine doyamayacağınız Türk çini ve seramik örnekleri sergileniyor.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri haftanın her günü 09:00 – 20:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Müze Kart’ın geçerli.

Boğaz Turu: Filmlere ve dizilere konu olmuş, İstanbul’un tanınmış yerlerini, simgelerin etkileyici manzaralarını görmek için düzenlenen Boğaz Turu herkesin deneyimlemesi gereken bir aktivite olduğunu düşünüyoruz. Boğaz turu hizmeti birçok farklı işletme tarafından sunuluyor ve genellikle farklı rota seçenekleri sunuyor. Boğaz Turlarında, yerli ve yabancı köprüler, saraylar ve köşkler ve kıyı semtleri tanıtılıyor. Bazı teknelerde canlı müzik, yemek servisi veya içecek sunumları da yapılabiliyor. Boğaz Turu, İstanbul’un simgesel güzelliklerini keşfetmek ve eşsiz manzaraların tadını çıkarmak isteyen ziyaretçiler için mükemmel bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul’da sevdikleriniz ile birlikte güzel bir gün geçirmek için Boğaz Turu iyi bir seçenek olabilir.

2011 yılında açılan İstanbul Akvaryum, dünyanın en büyük tematik akvaryumu olma özelliğini taşıyor. İstanbul’da ailecek gezilecek yerler arasındaki İstanbul Akvaryum, yediden yetmişe herkesin ilgisini çekiyor. İçerisinde bulunan çok sayıdaki deniz canlıları dışında; İstanbul Akvaryum’da balık besleme saati, köpek balıkları ile dalış ve dalış eğitimleri gibi etkinlikler de düzenleniyor.

HAVACILIK MÜZESİ: Yaklaşık olarak 65.000 m²’lik bir alanda konuşlu bulunan İstanbul Hava Kuvvetleri Müzesi Komutanlığı açık ve kapalı olmak üzere iki farklı sergi alanına sahiptir.
Açık sergi alanında Türk Havacılık Tarihi açısından büyük önem arz eden çok sayıda uçak, helikopter, muhabere cihazları, füzeler, vb. hava araçları ve muhabere teçhizatları ile silah sistemleri teşhir edilmektedir.
  Kapalı sergi alanında ise yine Türk Havacılık Tarihi açısından çok kıymetli olan ve nadir bulunan başta askeri kıyafetler olmak üzere, bröve, silah, yazılı belge, fotoğraf, vb. çok sayıda eser teşhir edilmektedir. Ayrıca yine kapalı sergi alanında, içinde Tarihi Uçakların bulunduğu bir Hangar yer almaktadır. Hangar içerisinde Türk Hava Kuvvetleri tarafından kullanılmış olan Erken Cumhuriyet Dönemine ait pervaneli uçaklar yer almaktadır. Yine müze olarak, içinde 10 bine yakın süreli ve süresiz kitap ve dergi ile 30 bine yakın fotoğraf arşivinin yer aldığı kütüphanemiz ile yerli ve yabancı araştırmacılara çalışmalarında yardımcı olmaktayız. 

Eşsiz bir deneyim Emaar Akvaryum ve Sualtı Hayvanat Bahçesi’nde ziyaretçileri bekliyor!

İstanbul’da gezilecek yerler arasından Emaar Akvaryum balık türlerini keşfetmeyi sevenler için vazgeçilmez bir tur rotası olacaktır.

Kayalık Kıyılar, tünel akvaryumun da içinde bulunduğu Ana Tank, Ormanlar, Nehirler ve Şelaleler, Penguen Adası, Timsah Krallığı ve interaktif oyun alanı Hayal Adası ile tematik bölümlerden oluşan Emaar Akvaryum ve Sualtı Hayvanat Bahçesi 200 türden oluşan 20.000’in üzerinde deniz canlısı ve amfibiye ev sahipliği yapıyor.

Kıyı bölgelerde yaşayan köpekbalıklarından eğlenceli mirket ailesine, deniz tabanının en meraklı balıkları gobilerden piranalara, denizlerin en hızlı türlerinden Cownose Ray vatozlarına kadar binlerce tür, ziyaretçileri okyanusların gizemli ve rengarenk dünyası ile buluşturuyor.

Emaar Akvaryum ve Sualtı Hayvanat Bahçesi, 200’e yakın tür, 20.000 binden fazla canlıyı görme fırsatı sunuyor. Ziyaretçiler hayvan besleme seanslarına katılabiliyor ve dev timsah, penguen, su faresi, su samurları, vatozlar ve diğer canlıların beslenmelerini izleyebiliyor. Aynı zamanda rengarenk balık çeşitleri ve su canlıları ile eşsiz bir deneyim yaşamak isteyenler için tüplü dalış düzenleniyor. 

İstanbul etkinlik arayışında olanlar için Emaar Akvaryum’da 60 adet canlı alanı bulunuyor. Bunların içerisinde en önemli türler: Kral Timsah , Humboldt Penguenleri, su samuru, dev su fareleri, Vervet maymun, çıplak köstebek faresi, rakunlar, mirketler,uçan sincap, Zebra Köpekbalığı, Hemşire Köpekbalığı ve Gitar Köpekbalığı olmakla birlikte örümcek türleri, eğlenceli kaplumbağalar, yılan türleri ve kertenkeleler de Emaar Akvaryumu ziyaret etmeniz için sizi bekliyor.Ayrıca Emaar Akvaryum, gerek küçük çocuk gerek üniversite öğrencileri için İstanbul içerisinde kaliteli vakit geçirebilme olanağı sağlıyor. Öğrencileriniz için interaktif katılımlı, eğitici ve eğlenceli okul aktivitesi düşünüyorsanız Emaar Akvaryum’da sizlere farklı bir dünyanın kapılarını aralıyoruz.

LEGOLAND® Discovery Center İstanbul, aileleri LEGO® yapım parçasının harika dünyasına davet ediyor. Ziyaret sırasında çocuklar, arkadaşları ve aileleri ile birlikte inşa etme, oynama ve öğrenme fırsatı buluyor. Cazibe, Duplo, LEGO Ninjago ™ ve LEGO Friends ™ gibi birçok etkileşimli bölümden oluşur. Ek olarak, LEGO ile sadece oynamak ve inşa etmek için pek çok yer var, eğlenceli LEGO filmleri içeren bir 4D sinema ve güzel bir LEGO şehrinde heyecan verici bir cazibe yolculuğu var. Lahey’deki çeşitli önemli noktaların binlerce LEGO yapım parçasıyla yeniden yaratıldığı MINILAND®’ı ziyaret edin.

The LEGO® Movie™’nin 4 boyutlu 15 dakikalık yeni macerası LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul’da! Tüm dünyada beğeni ile izlenen THE LEGO MOVIE’nin LEGOLAND® Tema Parklar ve LEGOLAND® Discovery Centre’lara özel olarak hazırlanan YENİ MACERASI’nı izleyebilir. Ziyaretiniz sırasında hem büyüklerin hem de çocukların en favori alanlarından olan 4D sinemamızda, farklı seanslar halinde 4 farklı filmi izleyebilirsiniz.

 

Lazer tabancanızı arkadaşlarınıza karşı kullanmaya ve prensesi kurtarmaya hazır mısınız? İstanbul LEGOLAND® Discovery Centre’daki Krallık Macerası Lazer Oyunu’nda at arabanıza atlayın ve kötü iskeletlere ve dev trollere karşı puan kazanın. Ne kadar çok kişiyi yenerseniz o kadar yüksek puan alırsınız ve prensesi kurtarma şansınız o kadar artar.

Zorlu göreve hazır mısınız?

LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul’daki LEGO® Master Builder Academy’de şaşırtıcı yapıları nasıl inşa edeceğinizi öğrenin.Her LEGOLAND® Discovery Centre’ın, merkezimizi dolaşırken keşfedeceğiniz müthiş binaların, ilginç hayvanların ve güçlü kahramanların oluşturulmasından sorumlu bir model yapım uzmanı var.  LEGO® Master Builder Workshop’ta işin en iyilerinden uygulamalı ders alarak yeni ipuçları öğrenme şansınız olacak ve kendi inanılmaz modellerinizi nasıl oluşturacağınızı öğreneceksiniz!

 

DUPLO® parçalarının ismini standart LEGO® parçalarının iki katı büyüklükte olmalarından dolayı aldıklarını biliyor muydunuz? DUPLO® Kasabası’nda, en genç LEGO® fanlarımız etkileşime girebilecek, DUPLO® parçaları ve büyük yumuşak oyun tuğlaları ile nasıl oynayacaklarını öğrenecekler. Bırakın 0-6 yaş arası misafirlerimiz hayal güçlerini geliştirsinler!

 

LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul deneyimi LEGO® Fabrika Turu ile başlıyor.

LEGO® fabrikasının tur rehberi Profesör Brick-a-Brack’a katılın. Ham plastikleri taşıyıp bunları bitmiş tuğlalar haline getirmek için yardımınıza ihtiyaç var.

İster düğmelere basın, ister çarkları döndürün veya en yüksek sesinizle tezahürat yapın, katkınız LEGO® tuğlaları yapımının devam etmesini sağlayacak. Ekranlara ne kadar renk ve yaratıcılık getirebilirsiniz?

 

Merlin’in Çırağı, LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul’da gökyüzüne ulaşmanıza yardımcı olacak. Dolaşırken, ne kadar yükseğe çıkabildiğinizi görmek ve eğlence merkezinin geri kalanına yukarıdan bakmak için, çevirebildiğiniz kadar hızlı pedal çevirin! Gökyüzüne ulaşabiliyor ve Merlin’in en iyi büyücü çırağı olabiliyor musunuz?

 

İstanbul’un En Büyük ve En kapsamlı Doğa ve Yaşam Kompleksi olan Park of İstanbul siz ziyaretçilerimize unutulmayacak anlar ve eğlenceli zamanlar geçirebileceğiniz farklı aktivitelerle sizleri ağırlamaktan onur duyacaktır.
Tesisimiz İstanbul, Çekmeköy ilçesi Alemdağ semtinde kurulmuş olup; 200 Dönüm (200.000) metrekare alanda siz ziyaretçilerimize her anınızı dolu dolu yaşayabileceğiniz hizmetler sunmaktadır. Her yaştan ziyaretçimize hitap eden alanımız, İstanbul’un en Büyük Hayvanat Bahçesini içerisinde barındırmakta. Hayvanat Bahçemizde 60 farklı Tür (çeşit)’den 400’ün üzerinde ev sahibi samimi bir ortam ve iletişim kurabileceğiniz harika dakikalar geçirmenize olanak sağlayacaktır.

TOPKAPI SARAYI

Osmanlı padişahlarının 400 yıl boyunca ikamet ettiği ve devletin yönetiminin ilk elden gerçekleştirildiği bu özel mekanın kapıları; Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılındaki emrinden bu yana müze olarak halkın ziyaretine açık. Topkapı Müzesi bu sayede aynı zamanda “Cumhuriyet tarihinin ilk müzesi” olma özelliğini de taşıyor.

Topkapı Sarayı Tarihi ve Mimarisi

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1460 ile 1478 yılları arasında inşa ettirilen Topkapı Sarayı; tarihi kaynaklarda Saray-ı Cedid (Yeni Saray) olarak da geçiyor.

İstanbul’un fethinden sonra şehre 1460 yılında kazandırılan ilk mimari eserlerden olan bu saray; Osmanlı döneminde 700 bin metrekare alana kadar yayılmasıyla da tarihi önem taşıyor ve dünyanın da en büyük saray müzelerinden biri.

Tarihi yapıda sade ve mütevazı bir çizgi ön planda tutulsa da; Mimar Sinan’ın dokunuşları, çini işlemeleri ve konum yeterince ilgi çekici. Yapının mimarisinde Edirne Sarayı’nı andıran çağrışımlar var.

Sarayın iç bölümlerinde havuzlar, fıskiyeler, sebiller ve kurnalar var. Taşla kaplı yürüyüş yolları, sarnıçlar ve kurşun kubbeli hizmet binaları dikkate değer.

Topkapı Sarayı’nın Önemi

Fatih Sultan Mehmet’in bir ikametgah yeri olarak tasarladığı Topkapı Sarayı, Osmanlı’nın idare, sanat ve eğitim merkezi niteliğinde.

İstanbul fethinden sonra 31. padişah olan Sultan Abdülmecid’e kadar da Osmanlı sultanları aileleri ile birlikte burada yaşamaya devam ediyor.

  1. yüzyıl ile birlikte Osmanlı hanedanı Dolmabahçe Sarayı’na taşınırken; Topkapı’nın önemini yitirdiği söylenemez.

Müzede bulunan saray koleksiyonu bugün bile dünyada eşi benzeri olmayan nitelikte. Hazine ve Kutsal Emanetler gibi özel bölümler de Topkapı’ya ayrı bir önem katıyor. Bugün sarayın 300 bin civarında arşiv belgesi mevcut.

 

Topkapı Sarayı’nın Bölümleri

Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı gibi tek seferde inşa edilen bir yapı değil. Saray bölümlerinin yıllar içinde ilavelerle genişlediği biliniyor.

Topkapı Sarayı’na giriş yapanları karşılayan Hasbahçe, sarayın en akılda kalıcı bölümlerinden de birini oluşturuyor. Sarayın üç ana kapısı Bab-ı Hümayun, Babüsselam ve Babüssaade olarak adlandırılıyor.

Dört avlusu ve haremi olan saray; avluların arasına devlet dairelerini yerleştiren bir plana sahip. Sarayda yaşayan görevlilere ayrılan bölümlerin de olduğu sarayda, bir dönem 4 bin kişinin yaşadığı yönünde rivayetler var. Sarayın yalnızca Harem bölümü bile 400 farklı kapıya ayrılıyor.

Sarayın ilk avlusu Alay Meydanı olarak anılırken; Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane, Hasırcılar Ocağı, Odun Ambarı gibi yapıları içeriyor. İkinci avlu, Divan Meydanı ya da Adalet Meydanı olarak anılıyor. Burada Adalet Kulesi, Harem Dairesi girişi, Has Ahırlar ve Zülüflü Baltacılar Koğuşu görülebilir.

Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusu olan Enderun Avlusu’nda Has Oda, Arz Odası, Enderun Hazinesi ve Saray Okulu var.

Son avlu ise padişaha ait köşkleri ve asma bahçeleri içeriyor. Mecidiye Köşkü, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü ve İftariye Kameriyesi bu kapsamda görülmek üzere not alınabilir.

Topkapı Sarayı Koleksiyonu

1985 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Topkapı Sarayı; seramikten cama, gümüşten minyatüre, el yazmalarından saatlere kadar çok geniş bir koleksiyona sahip.

İmparatorluk Hazinesi, Avrupa Porselenleri ve Camları, Çin ve Japon Porselenleri, Hırka-i Saadet Dairesi, Kutsal Emanetler, Padişah Elbiseleri, Bakır ve Tombak Mutfak Eşyaları, Resim Koleksiyonu, Silah Koleksiyonu ve Padişah Portreleri; müze koleksiyonuna ait bölümlerden bazıları olarak sıralanabilir.

 

AYASOFYA CAMİİ

Sultanahmet Cami’nin hemen karşısındaki Ayasofya Cami, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532 – 537 yılları arasında Tarihi Yarımada’nın eski şehir merkezine inşa ettirilmiş. İstanbul fethedilince camiye dönüştürülen tarihi eser, günümüzde de cami olarak kullanılıyor.

Kelime olarak Kutsal Bilgelik anlamına gelen Ayasofya, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Eskiden bazilika, katedral ve müze olarak kullanılmış olan Ayasofya hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız bizlere katılın.

YEREBATAN SARNICI

 Bizans İmparatoru Justinyen tarafından 542 yılında yaptırılmıştır. Suyun içerisinden yükselen sütunların ihtişamı görüntüleri büyülemektedir. 9800 metrekare üzerine kurulu olan sarnıç pek çok ulusal etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.  Çok farklı bir atmosphere sahip olan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’da gezilecek yerler arasında üst sıralarda bulunuyor.  526 ve 527 yıllarında şehrin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış olan su sarnıcı, günümüzde yerli ve yabancı çok sayıda kişi tarafından ziyaret ediliyor. Müze Kart’ın geçerli olmadığı Yerebatan Sarnıcı Müzesi’ni haftanın her günü ziyaret edebilirsiniz. 

Dolmabahçe Sarayı: Ulu önderimizin hayata gözlerini kapadığı bu görkemli saray, sadece yerli değil yabancı turistlerin de ilgisini çekmekte. Mimarisi ile göz kamaştıran saray, boğaza sıfır bir konumdadır. Atatürk’ün son anlarını geçirdiği o özel odayı görmek için bile görülmeye değecek eşsizlikte.

İstanbul Deniz Müzesi, Beşiktaş’a geldiğinizde göze çarpan yerlerden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul Deniz Müzesi, Türkiye‘nin denizcilik alanında en büyük müzesidir, içerdiği koleksiyon çeşitliliği açısından dünyanın sayılı müzelerinden biridir. Koleksiyonunda yaklaşık 20.000 adet eser bulunmaktadır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı‘na bağlı olan İstanbul Deniz Müzesi Türkiye‘de kurulan ilk askeri müzedir.

Kız Kulesi, İstanbul Boğazının Marmara Denizine yakın kısmında Salacak açıklarında bulunan küçük adacık üzerine yapılmış bir yapıdır. Üsküdar’ın simgesi olan kule Üsküdar da Bizans’tan kalan tek eserdir. Tarihte zaman zaman gözetleme kulesi, deniz feneri gibi amaçlarla kullanılmış ve yıllardır İstanbul’un sembollerinden biri olmuştur. Bugün görülen kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır. Geçen yüzyıldaki görüntüsü korunmuş zamanımızda da turizme tahsis edilerek lokanta ve seyir balkonu olarak hizmet görmektedir. Kız kulesi kara sevdayı, gizemli hikayeleri anımsatan yapısı ile alımlı sevdalı ve denizin ortasında yalnızlığı ifade eder. Yüzyıllardır Kız Kulesi hakkında birçok hikâye anlatılmış adeta bir efsane olmuştur.
Kuleyle ilgili anlatılan efsanelerden en bilineni; kral ve kızının hikayesidir. Bir falcı tarafından kızının yılan sokması nedeniyle öleceği hakkında uyarılan kral, kızını koruyabilmek adına Salacak açıklarındaki kayalıklar üzerine kız kulesini inşa ettirir ve kızını bu kuleye yerleştirir.
Kral kızına belli vakitlerde sepet içerisinde çeşitli yiyecekler gönderir ve bir gün meyve sepetinin içine gizlenen yılan kralın kızını zehirleyerek ölmesine neden olur.

Çamlıca Tepesi
Boğaziçi’nin en güzel manzaralarına tanıklık edebileceğiniz Çamlıca Tepesi, İstanbul’da mutlaka gezilmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Çamlıca Tepesi, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca olarak ikiye ayrılıyor. Denizden 268 metre yüksekliğindeki Büyük Çamlıca Tepesi’nde Nurbaba Tekkesi ve Küçük Çamlıca Televizyon Kulesi yer alıyor. Küçük Çamlıca Tepesi ise denizden 229 metre yükseklikte olup Küçük Çamlıca Korusu ve Küçük Çamlıca Köşkleri’ni içeriyor.


Göksu Kasrı olarak da bilinen Küçüksu Kasrı, İstanbul’da gezilecek yerler arasında üst sıralarda bulunuyor. Küçüksu Kasrı, Sultan Abdülmecit tarafından mimar Nigoğos Balyan’a yaptırılmış ve inşası 1856 yılında tamamlanmış.
Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden olan Küçüksu Kasrı, pazartesi günleri dışında her gün 09:00 – 18:00 saatleri arasında ziyarete açık. Müze Kart sahiplerinin ücretsiz olarak ziyaret edebilir.

Rahmi Koç Müzesi: 1994 yılında ziyarete açılan Rahmi M. Koç Müzesi, Haliç’in kuzey yakasındaki Hasköy semtindedir. Günümüzde yaklaşık 27 bin metrekarelik alana yayılan müze, üç ana bölümden oluşmaktadır. Tarihi Lengerhane Binası, Tarihi Hasköy Tersanesi, Açık Hava Sergileme Alanı. Müze içerisinde; Klasik arabalar, gemiler, uçaklar ve sualtı gemisi bulunmakta.

Miniatürk Park: Bir çok tarihi yapının minyatürünü burada görebilirsiniz. Toplam 60.000 metrekare alan üzerine kurulan Miniaturk’te, 15.000 metrekare maket alanı, 40.000 metrekare yeşil ve açık alan, 3.500 metrekare kapalı alan, 2.000 metrekare havuz ve suyolu, 500 araçlık otopark yer almaktadır. Miniaturk’te, bir açık hava müzesi atmosferinde sergilenen maketlerin yanı sıra, ziyaretçilerin hoşça vakit geçirmesini sağlamak amacıyla farklı mekanlar da tasarlanmıştır.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri

Dünyanın en önemli arkeoloji koleksiyonlarını barındıran ve üç ayrı müzeden oluşan bir yapıdır. Bu müzeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde kurulmuş ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren halka kapılarını açmıştır. Arkeoloji Müzesi: Müze 1891 yılında kurulmuş olup çeşitli dönemlere ait eserleri içerir. Mısır, Mezopotamya, Anadolu ve Ege bölgelerinden kalma heykeller, seramikler, mozaikler ve yazılı belgeler gibi birçok farklı türde eseri barındırır. Eski Şark Eserleri Müzesi: 1883 yılında kurulan bu müze, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu bölgelerinden getirilen eserleri sergiler. Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyadan gelen eserler arasında el yazmaları, minyatürler, metal işçilikleri ve taş oymaları bulunur. Çinili Köşk: 1472 yılında inşa edilen ve daha sonra Sultan III. Ahmed tarafından satın alınan bir köşkün restore edilerek Çinili Köşk adını aldığı bölümdür. İçinde Selçuklu, Osmanlı ve İslam dönemi eserlerinin yanı sıra seramik koleksiyonları da bulunur.

İslam Bilim Ve Teknoloji Tarihi Müzesi

İstanbul’da Gülhane Parkı’nın içindeki Saray Sur Duvarına bitişik Has Ahırlar Binası’nda yer alır. Osmanlı Dönemi’nde, padişahın ve yakın hizmetindekilerin atlarının bulunduğu ahırlara Has Ahır (İstabl-ı amire) denilmiştir. İslam bilim tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin tarafından hazırlanarak 2008 yılında açılan müze, üç bin 500 metrekarelik sergi alanı ve toplam 585 alet, cihaz kopyaları, maket ve model koleksiyonuyla alanında Türkiye’de ilk ve Frankfurt’tan sonra dünyada da ikinci örnek olmasıyla öne çıkıyor. Elli yılı aşkın süredir yaptığı çalışmalarla tanınan kurucusu Prof. Dr. Fuat Sezgin, orijinal kaynaklarda yaptığı araştırmalarıyla bilim ve medeniyet tarihindeki gelişmelerin kopuk olmadığı, aksine bütünlük oluşturduğu görüşünü taşır. Bilimsel eserlerin estetik ve öğreticiliği, bıraktığı izlenim ve kazandırdığı bilgiyle özel bir etkileyici gücü olmakla birlikte, geçmişteki İslam dünyasının bilimler tarihindeki süreci de belgeleriyle ortaya konmuştur. Ayrıca, Doğu-Batı Bilim kültürünü birleştiren bir köprü niteliği taşır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Ülkemizde bulunan Türk İslam sanatının tüm önemli eserlerini bir arada görebileceğin ilk müze olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi de Sultanahmet Meydanı’nda bulunuyor.

Bu müze, Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın inşa ettirdiği bir saraya kurulmuş. İbrahim Paşa yaşarken sarayın adı At Meydanı Sarayı imiş ama ölünce İbrahim Paşa Sarayı adını almış. 1983 yılında saray müze olarak kullanılmaya başlanmış. Koleksiyonunda İslam dünyasının en nadir eserleri olan halı koleksiyonlarının yanı sıra nadir sanat eserleri olan el yazmalarıyla da öne çıkıyor. Cam eşyalar, taş ve pişmiş toprak eserlerle metal ve seramik objeler de sergilenen diğer kıymetli parçalar. Halı bölümünün alt katı da, son birkaç yüzyılın Türk günlük yaşamının yansıtıldığı etnografya koleksiyonuna ayrılmış.

Beylerbeyi Sarayı

Sultan Abdülaziz, padişahlar için denizin tam karşısında bir sayfiye sarayı inşa edilmesini istemiş ve Sarkis Balyan’a Beylerbeyi Sarayı’nı yapmasını emretmiş. Saray yapıldıktan sonra Alman İmparatoru ve Fransa Kraliçesi gibi önemli isimler burada konuk edilmiş.

Dış görünümü Barok anlayışına uygun olarak tasarlanırken iç mekan tasarımında Sultan Abdülaziz’in donanma sevdasının etkileri görülüyor.

 

Küçüksu kasrı

Sultan I. Mahmut, 1752 yılında Göksu Deresi’nin kıyısına bir ahşap konak yaptırmış. Bu konak yıllar boyunca padişahların mesire yerindeki ikamet adresi olmuş. Ancak konak ahşap olunca geçen yıllar sebebiyle yıpranmış. Sultan Abdülmecit de konağı restore ettirip Küçüksu Kasrı’nı inşa ettirmiş.

Batı mimarisine uygun bir anlayışla inşa edilen Küçüksu Kasrı, Beykoz’da konumlanıyor ve Göksu Kasrı adıyla da biliniyor. Üsküdar’dan hareket eden

Bazı yerlerin sana hissettireceği duygular isminde saklıdır. İsfanbul da bu minvaldeki yerlerden biri. Sadece ismini duyduğunda bile eğlencenin seni çağırdığını anlayabiliyorsun. Esasında bir alışveriş merkezi olan İsfanbul’u içerisindeki kocaman lunaparktan dolayı deneyimlemen gerek. Bu lunaparkta ülkemizdeki başka lunaparklarda bulunmayan üniteler var.

Maceraperest ve Nefeskesen isimli trenler dünyanın en iddialı trenlerinden olmaya adayken The Viking Ride ise misafirlere oldukça sulu bir eğlence vadediyor. Tabii oyuncaklar sadece yetişkinlere yönelik değil. Her yaştan kişi İsfanbul’da kendine göre eğlence bulabiliyor. Sen de adrenalin seviyorsan İstanbul’dan İsfanbul’a gitmeden ayrılırsan çok şey kaçırırsın. 

KidZania Çocuklar Ülkesi

KidZania 1-14 yaş arasındaki çocukların hem motor becerilerini hem de fiziksel ve sosyal becerilerini geliştirecek meslekleri deneyimlediği, seçim yapma özgürlüğünü elde ettiği, yaratıcılıklarını kullandıkları, oynadığı ve ürettiği Çocuklar Ülkesi’dir!

Çocuklar, KidZania’da, yetişkinlerin dünyasına adım atarak farklı iş alanlarını tanıma, yetişkinlerin mesleklerini deneyimleme ve sorumluluk alma fırsatını yakalıyorlar. Seçtikleri meslekle ilgili her konuda bilgilendiriliyor ve gerçek bir üniforma giyip işbaşı yapıyorlar. Pilotlar uçak kullanıyor, gizli ajanlar sır perdelerini aralıyor, arkeologlar kazı yapıyor ve şefler birbirinden leziz yiyecekler hazırlıyorlar.

KidZania, kendine ait tarihi, hikayesi, yönetim şekli, bildirgesi, ekonomisi, dili, bayrağı, hakları ve hak savunucularıyla çocuklar için oluşturulmuş gerçek bir şehirdir.

İncekum Macera Park, İstanbul’un en büyük açık alan macera ve aktivite parkı olma özelliğini taşıyan İncekum Macerapark 220 dönümlük bir arazide doğaya ve eko sistemi muhteşem ağaçlara zarar vermeleri inşa edilmiştir. İncekum Macera Parkı, Türkiye’nin en uzun macera parklarından bir tanesi olan İncekum Macera Parkı, 220 dönümlük bir arazisi ile tam bir doğa dostudur. Burada gün içinde farklı zorluk seviyelerine göre 49 farklı oyun oynayabilir ve adrenalin dolu dakikalar geçirebilirsiniz.

Çevre dostu olan bu bölge insanlar ve öğrencilerin ilgi odağıdır. Bu park, adrenalin tutkunlarını ve huzur arayanları aynı anda cezbetmektedir.

 İncekum Macerapark Şile İstanbul, hem doğa severler hem de macera arayanlar için ideal bir destinasyondur. Parkın geniş ve açık alanları, doğanın tadını çıkarmanıza ve unutulmaz anılar biriktirmenize olanak tanır. Eğer heyecan dolu bir eğlence ve huzur dolu bir kaçamak arıyorsanız, İncekum Macerapark Şile İstanbul sizin için mükemmel bir seçenek olabilir.

İncekum Macera Parkı, tırmanma duvarları, ip parkurları, zeplinler, dağ bisikleti parkurları, Paintball alanları ve daha birçok aktivite sunar. Bu parklar, eğlence dolu bir gün geçirmek isteyenler ve adrenalini sevenler için ideal. 4 mevsim açık olan park kamp alanları, hayvanat bahçesi ve çeşitli parkurları vardır.

Haydi çocuklar Dünya’nın en uzun kara canlısını besleyebileceğiniz ve ikonik canlılarla yüz yüze geleceğiniz olağanüstü bir deneyim FYZoo’da sizleri bekliyor…

Eğitim ekibimizin detaylı sunumu eşliğinde bakıcılarımız canlıları besliyor ve onlarla yakından ilgileniyor. Zürafa, Kral Piton, Hint Gergedanı, Kızıl Panda, Sibirya Kaplanı ve daha pek çok barınakta yapılan Yakından Tanıyalım sunumlarına katılabilirsiniz.

Atölye çalışmaları sayesinde çocuklar, doğa ile iç içe bir ortamda, hayvanlar ve bitkiler hakkında hissettiklerini dışarıya aktarma fırsatı buluyorlar.

FYZoo’da yaban hayatı keşfedeceğiniz özel bir gün sizi bekliyor

Çocukların sıkılmadan verimli bir şekil de  kendi yeteneklerini keşfedebilecekleri eğlenceli ve sıkılmadan arkadaşlarıyla güzel vakit geçirebilecekleri bir ortam.

İstanbul’da şehir merkezinde sizlere yakın mesafede hem orman yürüyüşü ile birlikte orman etkinliklerini dört mevsim sunan hem de becerilerinizi geliştirecek atölye imkanları 34ormanpark’ta.

Bunlar nelermiş gelin bir göz atalım;

Dramalı Ahşap Atölyesi

Seramik-Çömlek Atölyesi

Pasta Atölyesi

Kumda Mühendislik Atölyesi

Doğada Sanat Atölyesi

Çifçi Çocuk Atölyesi

Bir çocuk köyü olarak tasarlanan Bonjurköy, İstanbul’un kalabalığından kendinizi ve çocuklarınızı doğanın kucağına, tertemiz orman havasına bırakabilmeniz için kurulmuş bir mekandır. Burada yapılmakta olan etkinlikler profesyonel eğitimcilerin desteği ile hazırlamış, gözetmen personelimiz eşliğinde itina ile uygulanan faaliyetlerdir. Bu etkinliklere doğa yürüyüşü, çocukların gizli bazı ödülleri arayarak bulduğu hazine adası, survivor alanı, dev jenga, dev trombolin ağ, labirent, uzay yürüyüşü, at binme, ahşap boyama, mini hayvanat bahçesi, zipline vb. örnek verilebilecektir.

Ormanları seven, doğal yaşama önem veren bireyler ile çocukların doğanın hazzına varacaklarını düşünüyoruz. Tüm etkinliklerimizi, 110 dönümlük muhteşem Ömerli PARK ORMAN tesisi içinde yer alan Ömerli baraj gölüne sınır, her biri 40-50 metre yüksekliğinde sık ağaçlardan oluşan orman ile çok özel bitki florasına sahip parkurlarda gerçekleştiriyoruz.

Çocuklarımız ile anne ve babaları arasındaki kültürel geçişkenliği, doğal yaşam ortamında birlikte eğlenerek sağlıyoruz. Çocuklar eğlenerek öğrenmeyi çok seviyor. Aileler için anne-çocuk, baba-çocuk çadır kampları, doğada yoga, bitkilerin mucizesi ( fitoterapi ), doğa yürüyüş parkuru, gün boyu animasyon ve etkinliklerden oluşan grup aktiviteleri sizleri beklemekte.

Haydi doğaya, haydi Bonjurköy’e…

İstanbul Oyuncak Müzesi

Çocuklarla birlikte İstanbul’da gezilecek yerler arayanların ilk adreslerinden biri olan İstanbul Oyuncak Müzesi, 2005 yılında Sunay Akın tarafından kurulmuş. Bulunduğu binanın tarihi oluşu, oyuncakların en az 300 yıl öncesinden bugüne kadar saklanmış olması ve farklı farklı dönemlerden 4000 adet oyuncağın sergilenmesi bu müzeyi eşsiz kılan özelliklerden.

İstanbul Oyuncak Müzesi, aynı zamanda 2012 yılında ilk kez düzenlenen Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri’nin buluşmasına da ev sahipliği yaptı. Bu nedenle de İstanbul için “oyuncak müzeleri başkenti” unvanı verildi. Ülkemizin kültürel açısından gelişmesine tek katkısı bununla da kalmadı ve Antalya, Gaziantep gibi şehirlerimize de oyuncak müzesi açılmasına da öncü oldu.

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, bahçe ile uğraşmayı sevenler için cennet gibi bir yer. Türkiye’de en zengin bitki çeşitliliğini barındıran doğa harikası bir bahçedir.

Özellikle bahar ve yaz aylarında renkli çiçeklerle ve yeşilliğiyle insanın içini açan bahçede bahçıvanlık ve bitki ressamlığı gibi konular üzerine eğitimler ve atölyeler gerçekleşiyor. Bahçeye, çiçeklere ve doğaya ilgin varsa mutlaka bu eğitimlere katılmanı öneririm. Gerçekten ufuk açıcı bilgiler alabilirsin.

 

Merkezimizde bulunan “Planetaryum ve Gözlemevi” ile uzaydan Dünyamıza ulaşan ışıkları daha iyi gözleyebileceğiz. Gözlemevimizdeki, 14” (35 cm) çapa sahip teleskobumuz ile gündüzleri Güneş’in çeşitli yapılarını, geceleri ise daha önce hiç görmediğiniz birçok gökcismini profesyonel astronomlarımız eşliğinde gözleme imkanı sunuyoruz. Planetaryum sistemleri için özel tasarlanmış bilim temalı filmler, çocuklarımızın temel astronomi bilgisini geliştirir, ayrıca okulların eğitim sistemini desteklediği için merkezimiz okul gezileri için iyi bir alternatif olmaktadır.

2014 yılında emekli bir öğretmen tarafından kurulan İstanbul Kelebek Çiftliği, bu alanda bir ilk olma özelliği taşıyor. Yaklaşık 5 dönümlük arazi üzerine kurulu olan çiftliğin kelebeklerin yaşaması adına özel olarak tasarlandığından da söz etmek gerekir.

Kelebeklerin çok soğuk ortamlarda yaşam sahası bulamıyor olmaları nedeniyle çiftliğin içerisindeki hava sıcaklığı yaklaşık 29 derece olarak planlanmış.

Türkiye’nin farklı noktalarında kelebek bahçeleri var olsa da özel bir çiftlik noktasında ilk olması İstanbul Kelebek Çiftliği’nin değerini arttırıyor.

Özellikle çocuklar tarafından çok yoğun ilgi gören bu mekânda siz de çocuklarınızla zaman geçirmelisiniz. Çocukların yeni canlı türleri ile tanışmasını istiyorsanız bu çiftlik tam size göre seçenekler vaat ediyor!

Kelebek Keşifleri: Farklı kelebek türlerini incelemek ve canlılarla tanışmak isteyen çocuklar için harika turlar mümkün! İstanbul Kelebek Çiftliği’nde sizleri bekleyen birbirinden değerli seçeneklerin neler olduğunu merak ediyorsanız bize katılın.

İstanbul’un kalabalığından sıkıldıysanız, çok uzaklara gitmenize gerek kalmadan kendinizi doğanın ve büyülü bir boğaz manzarasının içinde bulmak için Emirgan korusu‘u tercih edebilirsiniz. Parkın sahip olduğu doğal güzellikler, şehrin bu kadar merkezi bir konumunda olmasıyla düşününce bir kez daha hayranlık yaratıyor. Özellikle her sene kutlanan Lale Festivali ile İstanbul Lale Festivali’nin en çok ilgi gören yerlerinin başında gelen korusudur 1- 30 Nisan arasında düzenlenen Emirgan Lale Festivali’nde yaklaşık 190 farklı türde 2.8 milyon Lale sergileniyor. Koru içerisinde bulunan yapay gölet ve şelaleler buraya ayrı bir güzellik katmaktadır. Biranda başka bir dünyaya geçip bu hengame den sıyrılabiliyorsunuz içindeki pembe sarı ve beyaz köşklerde tarih olma sebebiyle görülmeye değer. Boğaz’ınantikiteden gelen büyük ağaç varlığının günümüze kalmış zengin parçalarından biridir. çok sayıda yerli ve yabancı ziyaretçinin uğrak noktası olmaktadır.

Madame Tussauds İstanbul sadece ünlü isimleri bir arada görme ve onlarla fotoğraf çektirme imkanı sunmuyor. Öğrencileriniz, merkezimize yaptıkları ziyarette Mozart’ın bestelerini sanatçının piyanosunda çalıp Einstein’ın arkasındaki ekranda dâhinin zekâ testini çözüyor, Michael Jackson’ın kostümü ile dans edip, MFÖ’ nün sahnesinde şarkı söyleyip, Messi’ye çalım atıp dijital futbol sahasında gollerini sıralıyor. Öğrencilerinizin hem eğlenip hem öğreneceği bu eşsiz deneyim için bize katılın.

Madame Tussauds İstanbul aynı zamanda tarih dersleriniz için de eğlenceli bir ortam sunuyor. Mustafa Kemal Atatürk, Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Sabiha Gökçen ve daha pek çok tarihi lideri yakından göstererek öğrencilerinizin kafasında tarihi bilgilerin daha etkin şekillendiğini göreceksiniz. Öğrencilerinizi merkezimizde sadece tarihi liderler değil; spor, sanat, bilim dünyasından pek çok isimle de yan yana getireceksiniz.

Cam Ocağı, Türkiye’nin en büyük ve en donanımlı cam sanatı merkezidir. Riva Deresi kıyısında kurulu, yemyeşil doğaya sırtını vermiş, dingin ama yaratıcılık ile dolu bir atmosfer içinde varlığını sürdürür.

Cam ile ilgili çalışmaların merkezi olmak, insanların cama dokunmasını ve camı sevmesine aracı olmak, camın ülkemizde kabul gören temel sanat dallarından biri olmasını sağlamak amacıyla kurulan Cam Ocağı, bu anlamda türlü faaliyetler içindedir. Önce bir cam stüdyosu olarak tasarlanan ama kısa zamanda dünya çapında bir cam merkezine dönüşen Cam Ocağı’nda eğitim ve üretim faaliyetleri kesintisiz olarak devam etmektedir.

Bünyesinde çağdaş cam sanatından örneklerin yer aldığı bir cam koleksiyonunun da bulunduğu Cam Ocağı, eğitim ve üretim faaliyetlerini mümkün olduğunca özgün, verimli ve etkili şekilde gerçekleştirmeye özen göstermektedir. Her yaştan öğrencileri kapsayan okul gezileri, özel gösteriler, günlük ve uzun dönemli atölye çalışmaları, turlar, şirketler ve diğer gruplar için özel aktiviteler düzenlendiği gibi, meraklı ziyaretçilere de her zaman kapısı açıktır.

Viasea Akvaryum kendi alanıyla ilgili Türkiye’nin birçok ilke imza atmış akvaryumudur. Dünyanın ilk iklim temalı akvaryumu olan Viasea Akvaryum’da farklı iklim kuşakları içerisinde yaşayan binlerce deniz altı canlısının ve muhteşem sürüngenlerin yaşamına tanık olabilirsiniz.

Viasea Akvaryum, 8 dönümlük arazi üzerine kurulu, 47 farklı temadaki sergilerde 12.000’den fazla deniz canlısına ev sahipliği yapmaktadır. Boğaziçi’nin tarihini kronolojik sırayla ziyaretçisine sunan Viasea Akvaryum, İstanbul’un en uzun tüneline sahiptir. Tünelde yırtıcı köpek balıkları, Nil timsahları ve 100 yaşına yaklaşmış dev kaplumbağaları gibi onlarca tür yaşam bulmaktadır.

Türkiye’nin ilk büyük kedilerin dünyası; Aslan Park, 2018 yılında 8 dönümlük alana kurularak, 9 farklı türde 30 yırtıcı kediye ev sahipliği yapmaktadır.

Aslan, Kaplan, Leopar ve Jaguar gibi 4 büyük kedi türünün yanı sıra, Puma, Vaşak, Karakulak, Serval gibi doğada sayısı giderek azalan türler ve dünyada sadece 134 tane kalmış Beyaz Aslandan 6’sı Aslan Park’ta koruma altında bulunmaktadır.

Ex-situ Koruma(Gurbette Koruma) Merkezi durumunda olan Aslan Park, nesli tükenme tehdidi altında olan yırtıcı kediler için bu canlıların hayat bulduğu, nesillerinin devamlılığı için çoğalabileceği, doğal yaşam koşullarına benzer ölçülerde barınaklara sahip bir sıcak yuva niteliğindedir.

Anadolu’nun endemik türlerinden bir Anadolu Vaşağı, iki Serval ve altı Karakulak’a sahip olan Aslan Park Türkiye’nin ve çevre coğrafyasının ilk ve tek yırtıcı kedi parkıdır.

Bünyesinde işinde uzman veteriner hekim, tekniker ve bakıcılar çalışan Aslan Park Hayvan Yönetimi Ekibi, canlıların sağlığı ve huzuru için 7/24 çalışma prensibine göre hareket etmektedir.

Yırtıcı kediler konusunda yaşayan bir laboratuvar rolü üstlenen Aslan Park, özellikle çocuklarda çevre koruma bilincinin gelişmesini amaç edinerek, doğada azalan endemik türlere ve onların bilinmeyen yönlerine ışık tutmaktadır.

Bakıcı ve veteriner gözetimin yavru aslan ile aynı ortamda vakit geçirme olanağı sunan Aslan Park, ziyaretçisine heyecan ve eğlence dolu unutulmaz bir deneyim vadetmektedir.

Şaşırtıcı sualtı dünyasını keşfedin Dünyanın en büyük Okyanus Akvarvaryumlarından birini görün ve 5 milyon litre suyun altında Okyanus Odası’nın şaşırtıcı manzarasıyla, 83m uzunluğundaki Okyanus Tüneli’mizde büyüleyici bir geziye çıkın Avrupa’nın en geniş köpekbalığı ailesinden çok etkileneceksiniz. Bowmouth, Bonnethead, Gri Yüzgeçli, Zebra, Kum Kaplanı gibi daha pek çok köpekbalığını üzerinizden görkemli bir şekilde yüzerken gördüğünüzde şaşıracaksınız.İnteraktif Dokunma Havuzumuzda deniz yıldızına ve diğer türlere dokunmanın nasıl bir his olduğunu keşfedeceksiniz. Köpekbalıklarıyla dalış,dalgıç şovları, köpekbalığı ve balık besleme seansları ve çocuk oyun alanıyla İstanbul SEA LIFE Akvaryum’da herkes için yapacak çok şey var.

Sea life İstanbul da Kendimizi denizleri ve içinde yaşayan muhteşem canlıları korumaya adadık. Dünya okyanusları ve canlılarının güzelliği, deniz mirasımızı gelecek nesiller için korumaya yönelik çalışmalarımıza ilham kaynağı oluyor.

Dolmabahçe Sarayı: Ulu önderimizin hayata gözlerini kapadığı bu görkemli saray, sadece yerli değil yabancı turistlerin de ilgisini çekmekte. Mimarisi ile göz kamaştıran saray, boğaza sıfır bir konumdadır. Atatürk’ün son anlarını geçirdiği o özel odayı görmek için bile görülmeye değecek eşsizlikte.

Rahmi Koç Müzesi: 1994 yılında ziyarete açılan Rahmi M. Koç Müzesi, Haliç’in kuzey yakasındaki Hasköy semtindedir. Günümüzde yaklaşık 27 bin metrekarelik alana yayılan müze, üç ana bölümden oluşmaktadır. Tarihi Lengerhane Binası, Tarihi Hasköy Tersanesi, Açık Hava Sergileme Alanı. Müze içerisinde; Klasik arabalar, gemiler, uçaklar ve sualtı gemisi bulunmakta.

Boğaz Turu : Filmlere ve dizilere konu olmuş, İstanbul’un tanınmış yerlerini, simgelerin etkileyici manzaralarını görmek için düzenlenen Boğaz Turu herkesin deneyimlemesi gereken bir aktivite olduğunu düşünüyoruz. Boğaz turu hizmeti birçok farklı işletme tarafından sunuluyor ve genellikle farklı rota seçenekleri sunuyor. Boğaz Turlarında, yerli ve yabancı köprüler, saraylar ve köşkler ve kıyı semtleri tanıtılıyor. Bazı teknelerde canlı müzik, yemek servisi veya içecek sunumları da yapılabiliyor. Boğaz Turu, İstanbul’un simgesel güzelliklerini keşfetmek ve eşsiz manzaraların tadını çıkarmak isteyen ziyaretçiler için mükemmel bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul’da sevdikleriniz ile birlikte güzel bir gün geçirmek için Boğaz Turu iyi bir seçenek olabilir.

Panorama 1453: 360 Derece Panoramik Müze İstanbul’un Fethinin en çetin geçtiği Topkapı’da bulunuyor. Panoramik Müze’de 1453’teki fetih ile ilgili yolculuğa çıkabilirsiniz. Panoramik resim sekiz sanatçının aralıksız üç yıl süren uyumlu bir çalışması sonunda ortaya çıkmıştır.

Miniatürk Park: Bir çok tarihi yapının minyatürünü burada görebilirsiniz. Toplam 60.000 metrekare alan üzerine kurulan Miniaturk’te, 15.000 metrekare maket alanı, 40.000 metrekare yeşil ve açık alan, 3.500 metrekare kapalı alan, 2.000 metrekare havuz ve suyolu, 500 araçlık otopark yer almaktadır. Miniaturk’te, bir açık hava müzesi atmosferinde sergilenen maketlerin yanı sıra, ziyaretçilerin hoşça vakit geçirmesini sağlamak amacıyla farklı mekanlar da tasarlanmıştır.

 

 

TARİHÇE

Kurucusu Nejat Çuhadaroğlu’nun küçük yaşlarda başlayan resim, heykel ve maket yapma tutkusu, seneler içerisinde büyüyerek önce koleksiyonerliğe ve ardından müzeciliğe kadar uzanan, zahmetli fakat bir o kadar da keyifli bir uğraş haline gelmiştir.  

Müzede; Osmanlı dönemine ait (1453-1923) askeri ve etnografik tarihi eserler sergilenmektedir. Ayrıca, ülke tarihimizin eşsiz mirasını ve bu mirasın kayıp halkalarını gün yüzüne çıkarmak amacıyla oluşturulan müze tarihin ilgili dönemlerini betimleyen dioramalarla ve mankenlerle zenginleştirilmiştir.

Zemin Kat: Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nin zemin katı geniş bir zaman dilimini kapsamaktadır. Zemin katta; Osmanlı Devleti’nin dönemler boyunca geçirdiği sosyal, kültürel ve ekonomik değişimleri gösteren birçok özel aksesuar bulunmaktadır.

Büyük Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu’na ait eserlerle başlayan katta, Anadolu Selçuklu Devleti ve III. Selim’e kadar ki Osmanlı Devleti dönemine ait eserler sergilenmektedir.

Eşi benzeri olmayan Anadolu Selçuklu dönemi kılıcı, giyen padişahı koruduğuna inanılan tılsım gömlek, Osmanlı Dönemi Cellât Palası, Avrupa ve Anadolu topraklarında kullanılan tabancalar, gürz ve baltalar zemin katta bulunan eserler arasındadır. Ayrıca İstanbul’un Fethi’ni tasvir eden diorama ile Osmanlı ordusunun “Deli” akıncıları, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’nda yapılan kaplan sergilemesinin canlandırması yine zemin katta.

1.KAT: Müzenin 1.katında ağırlıklı olarak Osmanlı eserleri bulunmaktadır. III. Selim döneminden başlayan eserler 1900’lerin başına kadar gelmektedir. Bu kısımda dönemi kronolojik olarak yansıtan oldukça değerli kılıç, tabanca, sancak ve kıyafetler yer almaktadır. Nadir bulunan 18.yy. Zülfikar ağızlı Türk palası da yine bu katta sergilenmektedir

2.KAT: Müzenin 2. Katında Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine ait eserler yer almaktadır. Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, 1.Dünya Savaşı ve bu savaşa bağlı olarak Çanakkale ile Doğu Cepheleri (Sarıkamış) 2. Katın konuları arasındadır. Bu ısımda Atatürk’ün üç ayrı savaştaki kıyafetlerini birebir yapılmış Atatürk modelleri üzerinde görmek mümkündür. Ayrıca önemli savaş sahnelerini tasvir eden dioramalar, silahlar ve kostümler ziyaretçilerin ilgisini çekecek diğer kısımlardır. 

3.KAT:  Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nin 3.katı 1.Dünya Savaşı’nın son dönemlerini ve Kurtuluş Savaşı mücadelesini konu edinmiştir. Ayrıca 2.Dünya Savaşı’nın ilk dönemlerine ait pek çok eser ve diorama da yine bu katta sergilenmektedir. 

4.KAT: Müzenin dördüncü katında 2.Dünya Savaşı’na ışık tutan eserler sergilenmektedir. Ayrıca bu katta Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı, Körfez Savaşları gibi yakın sayılabilecek önemli savaşlara ait eserler de bulunmaktadır. 

Hisartmuseum Cafe: Müzenin son katında bulunan Hisart Cafe’de; Gladyatörler, Vikingler, Korsanlar gibi tarihin ilgi çekici unsurları, Indiana Junes, Yüzüklerin Efendisi, Yıldız Savaşları gibi ses getiren Hollywood yapımlarından sahnelerin canlandırıldığı diorama ve figürler sergilenmektedir.